Veri, sadece dijital ortama aktardığımız sayılar mı, yoksa gerçek dünyayla kurduğumuz iki yönlü bir iletişim biçimi mi?

Veri, fiziksel dünyayı dijitale dönüştüren bir çevirmen gibidir. Ama aynı zamanda dijitalden gerçeğe dönen bir rehber de... Bu çift yönlü akış sayesinde kararlarımız biçimlenir.

Gerçek dünya ile dijital dünya arasındaki etkileşim ve bağın giderek güçlendiği bir dönemde yaşıyoruz Günlük hayatımızda fark etmeden sayısız veri üretiyor, bu verileri dijital ortamlara aktarıyor ve sonra da bu dijital dünyadan gelen bilgilerle kararlarımızı şekillendiriyoruz. Peki, bu veri akışı nasıl gerçekleşiyor? Dijital ikizler, sanal gerçeklik, üç boyutlu yazıcılar, yapay zeka ve robotik gibi görece yeni teknolojiler karar alma süreçlerimizi nasıl etkiliyor? Bu süreçte bireyler ve kurumlar olarak veriyle nasıl bir ilişki içindeyiz? 

Öncelikle, süreç gerçek dünyadan veri toplamakla başlar. Çevremizdeki nesnelerden, olaylardan, makinelerden ya da insanların davranışlarından veriler elde ederiz. Bu veriler; sıcaklık değerleri, hız ölçümleri, konum bilgileri ya da satış rakamları gibi çok farklı alanlardan gelebilir.

Ardından bu veriler, dijital ortamlara aktarılır ve dijitalleşir. Yani fiziksel dünyanın bir parçası olan bilgiler, bilgisayar sistemlerinde işlenebilir hale gelir. Burada artık veriler; sayılar, tablolar, grafikler ve kodlar şeklinde karşımıza çıkar.

Bir sonraki adımda ise bu veriler üzerinde analizler ve simülasyonlar yapılır. Bu aşamada yapay zeka, makine öğrenmesi gibi teknolojiler devreye girerek verileri işler, anlamlandırır ve geleceğe yönelik tahminler üretir. Ayrıca dijital ikizler ya da sanal simülasyonlar üzerinden farklı senaryolar test edilebilir.

Bu analiz ve simülasyonlar sonucunda ulaşılan bilgiler, karar alma sürecimizi destekler. Yani dijital dünyadan elde ettiğimiz sonuçlar sayesinde, fiziksel dünyada ne yapacağımıza, nasıl bir yol izleyeceğimize karar veririz.

Ve son olarak, aldığımız bu kararlar doğrultusunda gerçek dünyada uygulamalar hayata geçer. Üretim bandında makinelerin hızını değiştiririz, rotamızı optimize ederiz, yeni bir ürün tasarlarız ya da belirli bir süreci daha verimli hale getiririz.

Bu döngü sürekli devam eder. Gerçek dünyadan dijital dünyaya taşınan veriler, analiz edilerek bilgiye dönüşür; bilgi de tekrar gerçek dünyada aksiyona ve değere dönüşerek bize yol gösterir.