Elinizde çok veri var ama çözmeye çalıştığınız problemin ne olduğunu tam olarak tanımlayabildiniz mi? Peki ya veriye sorulacak en doğru sorular hangileri?
Verinin miktarı değil, neye hizmet ettiği önemlidir. Belirsiz bir problem, net içgörüler üretmeyi engeller. Doğru sorular ise sabit değildir ve analiz ilerledikçe şekillenir.

İş dünyasında başarılı kararlar alabilmek için veriyi doğru kullanmak ve doğru analizleri yapmak kadar, doğru problem tanımı yapmak ve doğru soruları sormak da kritik bir öneme sahiptir. Veri analitiği süreçlerinin sağlıklı ilerleyebilmesi için, öncelikle neyi çözmeye çalıştığımızı netleştirmeli ve analiz süreçlerini doğru bir çerçeveye oturtmalıyız.
Veri kümelerinden değer yaratarak daha iyi karar verebilmenin ilk adımı problem tanımıyla başlar. Veri kalitemiz ne kadar yüksek olursa olsun eğer doğru bir problem tanımımız yoksa bizi hedefe götürecek analizler yapmamız ve içgörüler elde etmemiz mümkün olmayacaktır. Birçok kurum sadece görsel bileşenleri kullanarak geliştirilen uygulamalarda veri üzerinde keşif yapmaya çalışarak birtakım içgörüler elde etmeye çalışıyor.
Ancak hedeflerin ve iş beklentilerinin ne olduğu tam bilinmeden yapılan bu tarz çalışmalar “Elimizdeki veriyi kullanarak bakalım ortaya neler çıkarabiliyoruz?” bakış açısının dar alanına hapsolmaktadır. Bu yaklaşım, hedefi belirsiz bırakır ve keşifsel analizle problem tanımı karıştırılmış olur. Oysa veri analitiği süreçleri için, sorulması gereken doğru sorular ve belirlenen hedef doğrultusunda ilerlemek gereklidir. İyi bir problem tanımı, yapacağımız analizin yönünü belirleyerek hangi verileri elde etmemiz gerektiğini ve ne tür tekniklerin kullanılacağını ortaya koyar.
Problem tanımı ile doğru sorular oluşturma süreci birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Problemi netleştiren sorular ile çözüm sürecinde sormamız gereken sorular arasında fark vardır. . Problemi çözmek için oluşturacağımız soruların ana sorunumuzu çözebilecek nitelikte, yani problemin çözümüne doğrudan katkı sağlayacak şekilde formüle edilmesi gerekir.
Veriye dayalı karar verme süreçlerinde doğru soruları sormak, yalnızca veri analizi yapmak için değil, aynı zamanda iş problemlerini anlamak, stratejik kararlar almak ve içgörü elde etmek için kritik bir adımdır.. Sorunu çözebilmek için doğru sorular sorulmadığında analiz süreci verimsiz hale gelir ve karar mekanizmaları eksik bilgiyle çalışabilir.
Doğru soruları sormak, yalnızca rastgele veri noktaları üzerine düşünmek anlamına gelmez. Hedef odaklı, ölçülebilir ve eyleme geçirilebilir sorular oluşturarak, veriyle anlamlı içgörüler üretmek mümkündür. Yanlış ya da eksik tanımlanmış sorular, gereksiz analizlerle zaman kaybına neden olabileceği gibi, yanlış yönlendirilmiş kararların alınmasına da sebep olabilir.
Etkili bir analiz süreci yürütmek için, soruların iş hedefleriyle uyumlu olması, verilerle desteklenebilir olması ve karar süreçlerine katkı sağlaması gerekmektedir. Doğru sorular, yalnızca veriyi anlamamıza değil, aynı zamanda bu veriyi kullanarak daha sağlıklı ve bilinçli kararlar almamıza yardımcı olur. Bu nedenle, analiz sürecine başlamadan önce hangi soruların kritik olduğunu belirlemek ve verinin nasıl kullanılacağını doğru bir çerçeveye oturtmak büyük önem taşır.